''15 Temmuz Sanat ve Edebiyata Yansıtılmalı''
1 Mart 2018

11 Temmuz 2017

Cumhurbaşkanlığı ve İstanbul Valiliği’nin 15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü kapsamında hazırladığı programlar grubuna dâhil olan, Üniversitemiz ile İstanbul Kültür ve Turizm Müdürlüğü’nün ortak düzenlediği “15 Temmuz: Milli İradenin Nöbeti” paneli, Haliç Yerleşkesi’nde gerçekleştirildi.

Tarihte olduğu gibi bugün de destan yazan milletin birlik ve beraberlik günü olan 15 Temmuz, darbecilerin bozulan planlarının tarihi köklerinden milletin emsalsiz savunmasına, sanata ve edebiyata yansımalarından Türk Silahlı Kuvvetleri’ndeki izlerine kadar birçok yönüyle konuşuldu. Akademik ve idari kadro tarafından ilgiyle takip edilen panelde konuşmacılar, 15 Temmuz ruhunun asırlarca canlı kalması için nitelikli sanat eserlerinin üretilmesi gerekliliği konusunda birleşti.

“Edebiyatımız 15 Temmuz’la Birlikte Şahlanmalıydı”

Panel öncesi kürsüye çıkan İstanbul İl Kültür ve Turizm Müdürü Yrd. Doç. Dr. Coşkun Yılmaz, 15 Temmuz ruhunun geleceğe aktarılması için sanat ve edebiyata büyük bir rol düştüğünü belirterek, “Tarihçiler Yemen’i ciltlerle anlatırlar, ama bir Yemen türküsünün oluşturduğu hissi ortaya koyamazlar. Darbeler karşısında suskun edebiyatımızın 15 Temmuz direnişiyle birlikte şahlanış göstermesini bekledik. 15 Temmuz’u bir vaka olarak değil yaşanmışlık üzerinden yeniden inşa ve tahlil etmek hepimize düşen bir görevdir.” diye konuştu.     

“Üniversiteler Sorgulayan Bireyler Yetiştirmeli”

Aynı olayların yaşanmaması için aklıyla hareket eden bireyler yetiştirmenin önemini vurgulayan ve bu konuda üniversitelere çok iş düştüğünü söyleyen Mütevelli Heyet Başkanımız İsmail Gerçek, “FETÖ’nün temel özelliği aklını belli bir kişiye ve kuruma teslim etmiş bir gruptan oluşmasıdır. Üniversiteler olarak düşünen, araştıran, analiz eden, sorgulayan bireyler yetiştirirsek bu tarz kalkışmalar azalacaktır.” dedi.

“Neslimizin Görevi: Unutturmamak”

Açılış konuşmalarının ardından Rektörümüz Prof. Dr. Musa Duman’ın oturum başkanlığında başlayan panelde Prof. Dr. Duman, “Bu tarihi unutturmamak ve bilinci diri tutmak neslimizin görevidir.” dedi. 15 Temmuz’un bütünüyle bir kahramanlık hadisesi olmakla beraber parça parça çok sayıda kahramanlıklar barındırdığını belirten Prof. Dr. Duman, mutlaka edebiyat ve sanata yansımalarının olması gerektiğini ifade etti.  

“Örgüte İtaat Mehdi İnancıyla Sağlandı”

İlk panelist Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Hüseyin Aydın, 15 Temmuz’u diğer darbelerden ayıran en önemli tarafın, ordu içinde daha önce görülmemiş oranda sivil yapılanma olduğunu belirtti. Sivil imamlara itaat edilen bu sıra dışı durumun mehdi inancıyla sağlandığına işaret eden Yrd. Doç. Dr. Aydın, örgütün çözümlenmesi için mehdi inancının iyi analiz edilmesi gerektiğini aktardı.

31 Mart Vakası ve 15 Temmuz’un Benzerlikleri

Tarih Bölüm Başkanı Prof. Dr. Zekeriya Kurşun, 141 yıllık parlamenter sistemde yapılan darbelere başlıklar halinde değindikten sonra 15 Temmuz’la benzerlikleri bulunan 31 Mart Vakası üzerinde durdu. 1909’dan önce II. Abdülhamid’in Almanlarla yapılan demiryolu projesi, Hicaz demiryolu ve meşrutiyet taleplerini hayata geçirmesi gibi 3 büyük başarı sağladıktan sonra 31 Mart olayının tertiplendiğine dikkat çeken Prof. Dr. Kurşun, 15 Temmuz’un da benzer bir sürecin ardından yapıldığını söyledi.

“Darbelerin En Sinsi ve En Korkağı”

15 Temmuz darbe girişimini, darbelerin en sinsi ve en korkağı olarak tanımlayan Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hasip Saygılı, FETÖ’nün TSK’ya sızmasına zemin hazırladığı ordudaki zihniyet kırılmalarına dair konuştu. Halka yabancılaşma, formasyon yetersizliği, profan yaşam, ideolojik önceliklerin ihtiyaçların önüne geçmesi gibi birkaç unsurla birlikte liyakatin esas alınmamasıyla da FETÖ’nün kurmay sınıfını ele geçirdiğini belirten Doç. Dr. Saygılı, tüm bunların yanında ordunun ana yapısının dik duruşu ve milletin inancıyla darbenin akamete uğradığını dile getirdi.

Haklılığımızı Anlatmanın En Doğru Yolu: Edebiyat ve Sinema

Son konuşmacı Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Fatih Andı ise darbe girişimine hem ihaneti gerçekleştirenler hem de millet cephesinden bakarak sanat ve edebiyat için çeşitli ürünler ortaya çıkarmanın elzem olduğunun altını çizdi. Prof. Dr. Andı, “Gerçekleştirenler cephesinden baktığımızda, saman altından su yürütme başarısı bir edebiyatçının, bir senaristin muhayyilesini harekete geçirmeli. Buradan psikolojik romanlar, filmler çıkmalı. Keşke bugün sinemalarda bu olayı anlatacak, çıtası yüksek bir film olsaydı. ‘Geceyarısı Ekspresi’ filmi, hâlâ Batılı aydının kafasındaki Türkiye imajını oluşturmada etkilidir. Tüm dünyada gösterilecek, sanat gücü yüksek bir film ve birkaç roman, kendimizi anlatmada ciltler dolusu analizden daha etkili olacaktır.” diye konuştu.