İstanbul Konuşmaları’nda İki Şair: “Sezai Karakoç ve Cemal Süreya”

 


     FSM Vakıf Üniversitesi “İstanbul Konuşmaları”nın bu haftaki konuğu Üniversitemiz Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Fatih ANDI oldu. “İki Şair İki İstanbul: Sezai Karakoç ve Cemal Süreya” başlıklı konuşma, 02.05.2012 tarihinde Yenikapı Mevlevihanesi Yerleşkesi Konferans Salonunda gerçekleştirildi.

     “Mekânı anlamlı kılan ona bakan gözlerdir. Farklı bakışlar, farklı gözler, farklı katmanları doğurur. İstanbul’a bakışlar da farklı farklıdır. Tek bir İstanbul yoktur aslında. Karakoç ve Süreya da, benzer eğitimlerden geçmiş, aynı yıllarda yaşamış hatta yolları bazen aynı dergi sayfalarında kesişmiş iki şair olmalarına rağmen, şehre birbirinden çok farklı iki noktadan bakmışlardır” diyerek sözlerine başlayan Andı, Sezai Karakoç’un, bir şehri bazı başka şairler gibi yalnızca ‘hatıralar mahşeri’ olarak görmediğini, şehri ‘geçmişten bugüne uzanan ve Hz. Adem’den bugüne gelen bir medeniyet çehresi’ bağlamında okuduğunu belirtti.

     Karakoç için, “batının soluğuyla zehirlenmeden evvelki İstanbul şehri” ile “batıdan gelen öldürücü soğuklukla zehirlenen İstanbul kenti” arasında fark olduğunu ve şairin bunu kimi zaman kara-deniz metaforuyla şiirinde dile getirdiğini ifade eden Andı, Karakoç’un İstanbul’a bakışını, “Denizin Kentini Yaktım”, “Sultanahmet Çeşmesi”, “İstanbul’un Hazan Gazeli”, “Alınyazısı Saati” şiirleri çerçevesinde ele aldı ve İstanbul’un Karakoç şiirinde, kendi şahsi maceralarının, hatıralarının, yaşanmışlıklarının geçtiği bir şehir düzleminde değil, bir medeniyet açısından taşıdığı önem ve değer boyutunda yer bulduğu gözlendi.

     Andı, Cemal Süreya’nın ise, "Biliyorsun ben hangi şehirdeysem/Yalnızlığın başkenti orası” dizelerinin sahibi olarak İstanbul’a daha çok, şahsî yaşantılarının penceresinden baktığına dikkat çekti. Renkli, yaşayan, yaşanan ama daha çok bir sevgiliyle yaşananlarla ya da bir kadınla yaşanmışlıklar toplamından doğan güzelliklerle anlam kazanan, günün gün edildiği bir şehir olarak Cemal Süreya’nın dizelerinde yer bulan İstanbul, “Sevgilim Bir Günün”, “Banko”, “Bir Kentin Dışardan Görünüşü”, “8.10 Vapuru” gibi şairin İstanbul’u ön planda tuttuğu şiirleri çerçevesinde incelendi.  

     Karakoç şiirinde en fazla Üsküdar, Eyüp, Şehzadebaşı, Edirnekapı, Çemberlitaş, Sarayburnu, Sofular, Tophane gibi semt isimleri geçerken, Cemal Süreya’da ise Çiçek Pasajı, Galata Kulesi, Kız Kulesi, Nişantaşı, Haliç, Cihangir, Çubuklu, Beşiktaş gibi semtlere rastlanmasını da manidar bulan Andı, konuşmasının şu şekilde bitirdi: “Karakoç’ta daha zihni planda kalan, İslamî dirilişin belki de öncüsü ya da başkenti misyonu taşıyan bir şehir olarak önem atfedilen, zengin bir anlam yükü ile bir düşünce şehri olarak dizelerde arz-ı endam eden, bizim medeniyetimizin şehri olarak bünyesinde organik bir dirilişi barındıran, büyüten İstanbul; Cemal Süreya da ise daha canlı, aktüelin içinden, günü yaşayan ve günün yaşandığı bir kent olarak karşımıza çıkar. Ancak derin bir anlam yükü barındırmaz.”

     Prof. Dr. Hasan Akay, Prof. Dr. Fahamettin Başar, Prof. Dr. Fikret Turan’ın ve çeşitli bölümlerden öğretim görevlilerinin de dinleyicilerin arasında olduğu, üniversite dışından dinleyicilerin de ilgi gösterdiği ve farklı bölüm öğrencilerinin takip ettikleri programda, Yrd. Doç. Dr. Zeynep Kevser Şerefoğlu öğrenciler adına Prof. Dr. M. Fatih Andı’ya çiçek takdim etti.