Osmanlı'nın Mirası Anadolu'nun Kopmaz Parçası Kerkük

12 Nisan 2017 

Asırlardır Türk kimliğiyle bilinen Irak’ın Kerkük şehri, bugünlerde bayrak asma krizi ve referandum kararıyla yeniden gündemde. Ülkemizi yakından ilgilendiren konulara akademik bakış açıları sunan Üniversitemiz, Kerküklü Türkmenlerin kimlikleriyle var olma mücadelesini edebiyat ve politika çerçevesinde, “Irak Türkmen Edebiyatı ve Abdülhamid’in Mirası: Bağdat-Musul Petrolleri Paneli”nde ele aldı.

Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü tarafından Üsküdar Yerleşkesi’nde düzenlenen panelde, kendisi de Kerküklü olan Mimarlık ve Tasarım Fakültesi Mimarlık Bölüm Başkanımız Prof. Dr. Suphi Saatçi ile Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali İhsan Öbek, Türkmenlerin kültürel yapılarını korumak adına verdikleri mücadele ve bu mücadelenin edebiyatlarına yansımalarını; İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Arzu Terzi ise Bağdat ve Musul’da Sultan Abdülhamid’in takip ettiği mali politika ve Batı’nın bu politika karşısındaki tutumunu değerlendirdi. Panel, YÖK Üyesi ve İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Hayati Develi, Marmara Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Sebahat Deniz ile Rektör Yardımcımız Prof. Dr. Fahameddin Başar’ın yanında akademisyenler ve öğrenciler tarafından ilgiyle takip edildi. 

“Türkmenlerle Gönül Sınırlarımız Çok Geniş”

Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. M. Fatih Andı’nın açılış konuşmasının akabinde Türk Dili ve Edebiyatı Bölüm Başkanı Prof. Dr. Nihat Öztoprak moderatörlüğünde başlayan panelde, Öztoprak, siyasi sınırların ötesinde bazı bölgelerle kültür ve gönül sınırlarının da olduğunu vurgulayarak bu geniş gönül sınırlarının içinde Irak Türkmenlerinin büyük bir yeri olduğunu belirtti.

“Bölgede Huzuru Sağlayacak Ülke Türkiye’dir”

Osmanlı döneminde Kerkük, Musul, Erbil ve Süleymaniye şehirlerini içine alan Musul vilayetinin Birinci Dünya Savaşı’nın ardından Anadolu’dan koparıldığını ama bağın asla kopmadığını söyleyen Prof. Dr. Suphi Saatçi, şehrin İngiliz mandasına girmesiyle bin yıl huzurla yaşadıkları coğrafyada birçok baskı ve zulme uğradıklarını, kültürel ve ekonomik haklarının ellerinden alındığını ifade etti. Krallık ve Cumhuriyet dönemlerinde de antidemokratik uygulamaların devam ettiğini belirten Saatçi, Türkmenlerin hiçbir zaman devlet kurmak ya da yönetime başkaldırmak gibi bir amaçlarının olmadığını buna rağmen birçok haktan mahrum edilmelerinin, üstelik zulmü yapanların da Müslüman olmasının düşündürücü olduğunu belirtti. Türkmenlerin, 1959’daki Kerkük katliamında soykırıma uğradığını hatırlatan Saatçi, kendisinin de katliamının şahidi olduğunu, 3 gün süren zulmün sonunda insanların diri diri gömüldüğünü söyledi. Bayrak krizi üzerinden Türkiye’nin bölgedeki misyonuna da değinen Saatçi, ancak Türkiye’nin baş aktör olduğu siyasi bir yaklaşımla Iraklı Türkmenlerin huzur ve güvenle yaşayacaklarının altını çizdi.

Türkmenler Klasik Edebiyatımızı Yaşatıyor

Iraklı Türkmenlerin kimliğini bugüne taşıyan edebiyatları hakkında detaylı bilgi veren Prof. Dr. Ali İhsan Öbek, Türkmenlerin hangi meslek grubundan olurlarsa olsunlar neredeyse tamamının şiirle ilgili olduğunu vurguladı. Bu durumu etkileyen bazı saikler olabilir diyen Öbek, seslerini edebiyatla duyurmak istemelerinin bu saiklerden biri olduğunu belirtti. Türkmen şairlerinin hâlâ eski dilde şiirler yazdıklarına bu nedenle klasik Türk edebiyatının en canlı örneklerinin Türkmen diyarlarında görülebileceğine dikkat çeken Öbek, edebiyat araştırmacısı Atâ Terzibaşı’nın Kerkük şiiri üzerine kapsamlı çalışmalarından söz ederek Kerkük şairlerinin eserlerinden bilgiler aktardı.

Sultan Abdülhamid’in Mirası

Ortadoğu’da yaşananların baş sebebi olan petrolün II. Abdülhamid dönemindeki durumu hakkında malumat veren Prof. Dr. Arzu Terzi, II. Abdülhamid’in gelir getiren tüm yer üstü ve yer altı kaynaklarını kişisel mülk haline getirerek, devletin gelir getiren mallarının yabancılar tarafından işletilip sermayelerinin Avrupa’ya aktarılmasının önüne geçmeyi planladığının altını çizdi.

Sultan Abdülhamid’in 1902’de Musul’daki tüm petrol yataklarının kendisine ait olduğu hükmünü çıkarmasının, Almanya’nın Tel Kayyare petrol yataklarının yanından geçirmeyi planladığı demiryolu sayesinde petrolden hisse alma planına karşı bir hamle olduğunu vurgulayan Terzi, petrol yataklarının kiraya verilerek işletildiğini, Sultan Abdülhamid’in 1909’da tahttan indirilmesiyle Bağdat-Musul petrolleri imtiyazlarının kişisel mülkten çıkarılarak devletleştirildiğini ifade etti. Prof. Dr. Terzi, Sultan Abdülhamid’in petrol mirasının Ankara Anlaşması’ndan sonra 25 yıl boyunca Türkiye’de kalmasının onaylandığını, 1986’da ise Bağdat-Musul alacaklarının bütçeden çıkarıldığını söyleyerek sözlerini tamamladı.