Türk Şiirinde Mecnûn İmgesi

26 Nisan 2017

İlk dönem Türk şiirinde Leylâ imgesini anlatan Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencilerimiz bu dönem Mecnûn’u konu edindi. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü tarafından hazırlanan “Mecnûn ile Buluşmak: Türk Şiirinde Mecnûn İmgesi” paneli, Üsküdar Yerleşkesi’nde düzenlendi.

İki oturum halinde gerçekleştirilen panelin ilk oturumunda Kübra Nur Can moderatörlüğünde Sultan Şahin, Dilanur Demir ve Sena Alper, “Klasik Türk Şiirinde Mecnûn İmgesi”ni değerlendirdi. “Modern Türk Şiirinde Mecnûn İmgesi” başlıklı ikinci oturumda ise Ayşe Coşkun’un moderatörlüğünde, Handenur Berke, Fazilet R. Özcan, Ömer Fatih Andı, Nektel Demir konuştu.

“Mecnûn Leylâ’nın Delisi Olur”

Leyla’nın aşkıyla deliye döndüğünden “Mecnûn” lakabını alan Kays isimli bir delikanlının aşkını konu edinen Leylâ ile Mecnûn hikâyesi, Doğu-İslâm toplumlarında “Leylâ’nın Delisi” şeklinde de yorumlanmıştır. Demir, Kays’ın tıp literatürüne “mâl-ı hülya” olarak geçen “aşk hastalığı”na yakalandığını, Leylâ’ya olan aşkını gizleyemeyerek ulu orta konuşmasının toplum tarafından aklî bozukluğunun bir sebebi yahut sonucu olarak görüldüğünü belirterek “Aşk sırrının aşikâr edilmesinin hiç de hoş karşılanmadığı toplumda, Mecnûn’un bu sırrı açığa çıkarması cünûnluğu olarak yorumlanmış ve buradan hareketle ‘Mecnûn Leyla’nın nesi olur?’ sorusunun yanıt olarak ‘Leylâ’nın delisi’ yani ‘cünûnu’ cevabı verilmiştir.” diye konuştu.

 “Şairlerin Mecnun’la Mukayeseleri”

Klasik edebiyatta önceleri âşık imgesinin kadın üzerinden kurgulandığını, özellikle Yusuf ile Züleyha kıssasındaki Züleyha’nın aşkın sembolü olduğunu söyleyen Sultan Şahin, Leylâ ile Mecnûn, Ferhad ile Şirin, Kerem ile Aslı gibi âşıkların hikâyelerine edebiyat dünyasının da kayıtsız kalamadığını ve artık makbul âşık denince akla bu hikâyelerin erkek kahramanlarının geldiğini ifade etti. Mecnûn’un aşkta üstat kabul edildiği birçok beyit olduğunu söyleyen Şahin, genel olarak şairlerin Mecnûn’a üstünlük iddiasında bulunduğu beyitlerden örnekler verdi.

“Avni Divanında Âşık Tipi”

Fatih Sultan Mehmet gibi bir padişahın dahi âşık olduğunu ve bazen çaresizlik yaşayabildiğini söyleyen Kübra Nur Can, Avni Divanı’nda âşık kelimesinin geçtiği beyitleri inceleyerek mecnûn imgesinin varlığına işaret etti.

Sena Alper, resimli taş baskısı halk hikâyelerinde Mecnûn’un görünümlerine dikkat çekerek, hikâyenin resimle ilişkisinden ve halkın Mecnûn’a bakışından söz etti. Halk hikâyesindeki Mecnûn ile klasik edebiyatımızdaki Mecnûn imgesinin aynı olduğunu belirten Alper,  farklılığın anlatım tarzı ve araçlarında karşımıza çıktığını aktardı.

“Cumhuriyet Dönemi Türk Şiirinde Mecnûn İmgesi”

“Modern Türk Şiirinde Mecnûn İmgesi” başlıklı ikinci oturumda Handenur Berke, Cahit Sıtkı Tarancı, Faruk Nafiz Çamlıbel ve Necip Fazıl Kısakürek’in şiirlerindeki Mecnûn imgesine dair konuştu. Cahit Sıtkı’nın şiirlerinde vuslat ve ayrılık olmadığını, Faruk Nafiz’in şiirlerinde ise Mecnûn’un Kays’ın Leyla’dan sonraki hali olma vurgusu yapıldığını söyleyen Berke, Necip Fazıl’da esas olanın Mecnûn’un Leylâ’ya varmak için yolda olması olduğunu ifade etti.

Ayşe Coşkun ise konuşmasında, Fuzuli ve Sezai Karakoç’un “Leylâ ve Mecnûn” eserlerinin Mecnûn üzerinden kıyaslamasını yaparak; aşk ve çöl mefhumlarının yanı sıra iki hikâyedeki Mecnûn’un yaşadığı birkaç olayı da tahlil etti.

“Bir Gösterge Olarak Mecnûn”

Sezai Karakoç ve Behçet Necatigil’in şiirlerindeki Mecnûn’u ele alan Nektel Demir, geleneği ihya eden Karakoç’taki Mecnûn’un toplumdaki gerçek Mecnûn’u temsil ettiğini lakin buna karşılık Necatigil’in Mecnûn’unun bireysel olduğunu belirtti.

Mavera Dergisi çevresinde ele alınan aşk kavramının modern şiirde en belirgin haliyle Erdem Bayazıt şiirlerinde karşılık bulduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Fazilet R. Özcan devamında Erdem Bayazıt’ın şiirinde yüzlerce yıllık “Mecnûn bakışı”nın yeniden nasıl hayat bulduğunu örneklerle sundu.

“Popüler Kültürün Mecnûn’u”

Son konuşmacı Ömer Fatih Andı, arabesk kültürün inşa ettiği aşk kavramını ile arabesk müziğin ve arabesk filmlerin genelinde çizilen Mecnûn profilini ele aldığı konuşmasında bu kültürün yüzeysel bir âşık idrakini beraberinde getirdiğini söyledi. Arabesk kültür ürünlerinin 90’ların sonunda etkinliğini kaybetmiş olmasına rağmen ortaya koyduğu yozlaşmış Mecnûn profilinin 2000 sonrasında da popülerliğini koruduğunu söyleyen Andı, bu iç içe geçmiş halin devam ettiğini belirtti.