Türkiyede Darbeler ve Toplum Paneli

Türkiyede Darbeler ve Toplum Paneli 

Üniversitemiz 15 Temmuz Milli Birlik ve Demokrasi günü etkinlikleri kapsamında, Edebiyat Fakültesi olarak sanal ortamda gerçekleştirdiğimiz Türkiye’de Darbeler ve Toplum isimli panelde, genel itibariyle Cumhuriyet tarihimizdeki darbeler ve de özelde 15 Temmuz menfur darbe teşebbüsü çok farklı yönleriyle ele alınmıştır.

Fakültemiz Dekanı Prof. Dr. Zekeriyya Kurşun’un moderatörlüğünde gerçekleşen programda ilk olarak merhum Cumhurbaşkanımız Celal Bayar’ın torunu Prof Dr. Emine Gürsoy Naskali söz almıştır. 27 Mayıs darbesi yapıldığı gün Çankaya Köşkü’nde 10 yaşında bir çocuk olduğunu paylaşan Prof. Naskali, akademik hayatı boyunca darbe tutanakları başta olmak üzere 27 Mayıs 1960 Darbesi’ne ilişkin çok önemli çalışmalar yayınlamıştır.

Dedesi merhum Celal Bayar’ın askerler tarafından alınmak üzere Çankaya Köşkü’ne gelişini bizzat olayların tanığı olarak anlatan Prof. Naskali, dedesinin “Milletin reyiyle geldim milletin reyiyle giderim” diyerek darbecilere karşı çıktığını ve demokrasiye inanan biri olduğunu beyan etti. Darbe gününe ve sonrasına ilişkin çok önemli anektotlar aktaran Prof. Naskali, 15 Temmuz darbe girişiminde gördüğümüz halk direnişinin 27 Mayıs’ta neden yaşanmadığına ilişkin olarak da bugün sahip olduğumuz teknolojik iletişim araçlarının o yıllarda Türkiye’de mevcut olmayışı, ev telefonlarının dahi lüks bir iletişim aracı olarak her evde bulunmadığı, şehirlerarası iletişimin belirli bir süre bekleyerek gerçekleştiği gibi önemli sebeplerin altını çizdi.

27 Mayıs darbesini izleyen yıllarda tanık olduğumuz darbe teşebbüslerinden anladığımız kadarıyla sonraki darbecilerin 27 Mayıs’ı çok iyi analiz ettiklerini, benzer metotları kullandıklarını ya da bu tecrübeden yararlanarak kendi metotlarını inşa ettiklerini belirten Prof. Naskali, milletin ancak tüm bu darbeler sonrasında olgunlaşarak 15 Temmuz’da darbeye direnç gösterebilecek duruma gelebildiğini ifade etti.

Prof. Naskali’nin konuşması sonrasında katkılarını sağlayan Prof. Kurşun ise, 27 Mayıs darbesinin demokrasinin oluşumuna zarar veren bir darbe olduğunu, darbe sonrasında ise; birincisi darbeye karşı direnme zihniyetinin ikincisi ise “kemikleşmiş demokrasi adına demokrat olmayan bir demokrasi anlayışı” nın ortaya çıktığını sözlerine ekledi.

Panelin ikinci bölümünde fakültemiz Tarih Bölümü öğretim üyesi, aynı zamanda bir asker emeklisi de olan Prof. Dr. Hasip Saygılı söz aldı.

27 Mayıs darbesinin askeri hiyerarşiyi bozan bir girişim olduğunu, darbeyi gerçekleştiren Milli Birlik Komitesi genç subaylarının darbe sonrasında çok üst düzey yetkilere sahip olduklarını bu nedenle de darbenin, çalışarak bir yere gelebilmesi sınırlı olan ordudaki diğer rütbeli personeli, darbe sonrası dönemde ihtirasa sevk ederek farklı darbe teşebbüslerine de zihni temelde zemin ihzar ettiğini belirtti.

27 Mayıs’tan 12 Eylül darbesine giden yolda önemli süreçleri aktaran Prof. Saygılı, 12 Eylül öncesinde dış basında da çıkan haberlerde de görüldüğü üzere iç savaşa doğru giden bir ortamın hissedilmekte olduğunu, her gün sağ ve sol gruplar arasındaki çatışmalarda ölen insanlara dair haberlerin orta halli halk içerisinde bir Mesih bir kurtarıcı bekleme durumuna neden olduğunun altını çizdi.

12 Eylül darbesini gerçekleştirenlerin 27 Mayıs darbesinden önemli dersler aldığını ifade eden Prof. Saygılı, darbeyi yapanların sadece belirli bir zümre adına değil tüm ordu adına yönetime el koyduklarını ilan ettiklerini, bayram olarak kutlanan 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramını kaldırdıklarını, merhum Cumhurbaşkanı Celal Bayar’a bir tür iade-i itibarda bulunduklarını aktardı.

12 Eylül sonrasında Atatürk’ün hatırasının her türlü kesim tarafından olumsuz bir şekilde tüketildiğinin altını çizen Prof. Saygılı, bunun en önemli nedeninin de yine 12 Eylül darbesinin ortaya çıkardığı atmosfer olduğunu kaydetti.

Prof. Saygılı’nın konuşması üzerine katkılarını sunan Prof. Kurşun ise 12 Eylül’ün FETÖ’ye askeri güçle yönetimi el koyma konusunda ilham kaynağı olduğunu bu nedenle de FETÖ’nün askeriye içerisinde de örgütlendiğinin altını çizdi. Kendisinin de 12 Eylül darbesi yıllarında üniversitede öğrenci olduğunu, darbeye giden süreci bizzat yaşadığını, darbe sonrasında ise gençlerin oluşturulan korku ortamı ile siyasetten uzaklaştırıldığını belirtti.

Panelin üçüncü oturumunda söz alan fakültemiz Psikoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Haşim Ercan Özmen, genel anlamda darbelerin toplumda bıraktığı psikolojik etkilerden söz etti. Darbelerin kızgınlık, kaygı ve öfke duygularını ortaya çıkarttığını, aşırı uyarılma ve buna bağlı davranış bozuklukları, uykusuzluk, stres, sigara, alkol, kafein gibi maddelerin kullanımında artış, vb. sonuçlara neden olduğunu ifade etti.

Özellikle 15 Temmuz sonrası sosyal medya kullanımının da bu kaygı durumuna yol açtığını kaydeden Prof. Özmen, travma sonrası bozukluklar da göz önünde bulundurulduğunda, 15 Temmuz darbe gecesi bizzat dışarıda maddi zarara uğrayanlar yanında, evlerinde olayları haberlerden ya da sosyal medyadan takip edenlerde de travma sonrası bozuklukların görüldüğünü ifade etti.

Bu tür olayların olumsuz etkileri yanında kriz ve travmaların geliştirici yönlerinin (travma büyümesi) de bulunabileceğini aktaran Prof. Özmen, darbe sonrası toplumsal kenetlenmenin de bu olumlu yanlardan biri olduğunun altını çizdi.

Darbenin olumsuz sonuçları konusunda katkılarını sunan Prof. Kurşun ise, Türk toplumunun muhafazakâr bir toplum olduğunu ve 15 Temmuz teşebbüsü sonrasında toplumun güven duygususun sarsıldığını ve toplumda deist anlayışın gündeme gelmeye başladığını ifade etti.

Panelin son oturumunda söz alan fakültemiz Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyesi Doç. Dr. Dursun Ali Tokel ise sanatın sihirli elinin değmediği hadiselerin unutulduğunu ve geleceğe aktarılamadığını belirterek sözlerine başladı.

Cumhuriyet tarihinde darbeler sonrası ortaya çıkan edebi eserler ile ilgili yapmış olduğu araştırmaların sonuçlarını Paylaşan Tokel, 12 Eylül darbesi ile ilgili toplamda 110 roman yayınlanmış olduğunu fakat korku ortamı nedeniyle 12 Eylülün edebiyat dünyasına hemen yansımadığını belirtti. 12 Eylül’ün aksine 27 Mayıs Darbesi’nin ise Türk Edebiyat Dünyası tarafından övüldüğünü vurgulayan Tokel, romanlar dışında darbeler ile ilgili diğer edebi eserler, darbelerin tiyatro, sinema gibi görsel sanatlarda yansımaları gibi konularda yapmış olduğu çalışmaları, bu konuda yapılmış olan tez çalışmalarını da paylaşarak darbeye karşı olanlar ve olmayanların aynı olguyu nasıl farklı şekilde resmettiklerini de örneklerle kaydetti.

Son olarak 15 Temmuz üzerine yayınlanmış kitaplar, edebi eserler, filmler, vb. çalışmalardan bahseden Doç. Dr. Dursun Ali Tokel’in konuşması sonrası panelimiz sona erdi.